Analiz

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın 2. Yılında Küresel Enerji Dinamikleri

Makroekonomik koşullar daha zorlu hale gelmiş olsa bile dünya genelinde enerji geçişinin hızında büyük bir ivmenin işaretleri vardır.
Yüksek jeopolitik gerilimlerin yaşandığı bir dünyada doğal gazın görünümü ek belirsizliklerle karşılaşacaktır. Bu belirsizlikler arasında LNG büyük bir alternatif olarak görünmektedir.
Rusya en büyük müşterisini kaybetmiş, güvenilir bir ihracatçı olarak itibarını zedelemiş ve tüketicilerin doğal gaza alternatifleri düşünmeleri için teşvikler yaratmıştır.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Enerji dünyası kırılgan kalmaya devam etmektedir. Ancak enerji güvenliğini artırmak ve emisyonlarla mücadele etmek için etkili yollar hala güçlü konumunu sürdürmektedir. Küresel enerji krizinden kaynaklanan bazı anlık baskılar hafiflemiş olsa da enerji piyasaları; jeopolitik etkiler, küresel ekonominin dengesizliği ve daha fazla kesinti riskiyle karşı karşıyadır. Fosil yakıt fiyatları, 2022 yılı zirvelerinden düşmüştür. Ancak piyasalar gergin ve değişken olmayı sürdürmektedir.

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın halen devam etmesi, Orta Doğu’da uzun süreli çatışma riskinin artması enerji güvenliği açısından riskleri taze tutmaktadır. Makroekonomik gelişmelerin beklenenin aksine durağanlık barındırması; dirençli enflasyon, yüksek borçlanma maliyetleri ve yüksek borç seviyeleri sebepler arasında görünmektedir.

Çatışma ve belirsizlik, yeni Dünya Enerji Görünümü için istenilenin aksine bir arka plan sağlamaktadır. Rusya-Ukrayna Savaşı kaynaklı Orta Doğu’daki istikrarsızlık, enerji piyasaları ve fiyatlarında daha fazla kesintiye yol açabilir. Bu, bir kez daha fosil yakıt çağının kırılganlıklarını ve daha sürdürülebilir bir enerji sistemine geçişin enerji güvenliği ve emisyonlar açısından sağladığı faydaları vurgulamaktadır. Bu geçişin kilit anahtarı ise kademeli ve planlı enerji dönüşümlerinden geçmektedir.

Küresel doğal gaz kullanımı, 2011 yılından bu yana yıllık ortalama neredeyse %2 artmış, ancak bu büyüme STEPS’e (Stated Policies Scenario) göre 2030 yılına kadar yıllık %0.4’e kadar düşebilir. Bugünün en büyük doğal gaz tüketicileri olan elektrik ve konut sektörleri ( toplam talebin sırasıyla %39’u ve %21’i), elektrik santrali ve ısıtma ihtiyacı için doğal gaz kapasite eklemelerinde zirveleri görmüştür. Bu iki sektördeki sınırlı talep, doğal gaz kullanımının 2030 yılına kadar zirveye çıkmasına yol açacaktır.

2022 yılında doğal gaz güç kapasitesi eklemelerinin puant noktası yıllık eklemelerin toplamının yaklaşık %65’ini oluşturarak 100 GW’nin üzerine çıktığı yıl olarak kayıtlara geçmiştir. Kapasite eklemeleri 2022 yılında 30 GW’den azalmıştır. Yıllık eklemelerdeki bu yavaşlamaya rağmen, küresel doğal gaz güç kurulu kapasitesi zamanla genişlemeye devam etmesinin önüne geçememiştir.

Gaz, bu açıdan kömürden farklıdır. Çünkü kurulu kapasitede gelecekte azalma beklenmektedir. Ancak STEPS’te elektrik sektöründeki doğal gaz talebi bugünden 2050’ye kadar azalırken, özellikle 2030’larda gazla çalışan elektrik santrallerinde ko-yakıt kullanımı ölçekte kullanılmaya başladığında güçlü bir düşüş görülmektedir. Şu an ise konutlarda ısıtma için doğalgazla çalışan kazanların satışları da zirve yapmış durumdadır. Doğalgaz kazanları toplam ısıtma ekipmanı satışlarının yaklaşık %40’ını oluşturmaktadır. Son yıllardaki satışlardaki düşüş, özellikle gelişmiş ekonomilerde hızla yükselen ısı pompalarının yükselişini yansıtmaktadır.

Bu talepteki zayıflama, elektrik üretiminde yenilenebilir enerjiye geçiş, ısı pompalarının yükselişi ve Rusya-Ukrayna Savaşı sebebiyle Avrupa’nın gazdan hızla uzaklaşmasından kaynaklanmaktadır. Talep, STEPS’te azalmaya devam etmektedir ve 2030 yılına gelindiğinde bu, gelişmekte olan piyasalarda ve gelişmekte olan ekonomilerdeki süregelen talep artışını daha da aşar hale gelmektedir.

Jeopolitik gerilimler; enerji güvenliğini hızlı ve uygun fiyatlı geçişlerin görünümlerini zayıflatmaktadır. Jeopolitik ve enerji, fosil yakıt çağı boyunca iç içe geçmiştir: ithalatçılar, tedarikler için ihracatçılara bağımlı hale gelmiş, ihracatçılar da gelir için ithalatçılara bağımlı hale gelmiştir. Üreticiler ve tüketiciler arasındaki politik ve ticari ilişkiler, bu bağımlılıkları yönetme biçimi olarak gelgitler yaşamıştır. Ancak riskler, başlangıçta petrol için daha sonra doğal gaz için de açık uluslararası enerji piyasaları tarafından hafifletilmiştir. İyi çalışan piyasalar, kilit üreticiler tarafından tutulan yedek kapasite gibi güvenlik ağlarıyla birlikte, ülkelerin arz ve talep değişikliklerini yönetmelerine yardımcı olmuştur: aynı zamanda aşırı değişen konjonktür veya jeopolitik olaylar nedeniyle meydana gelen kesintilere karşı bir tampon sağlamıştır. Ticaret, arz veya talep değişikliklerini yönetmek için büyük bir dengeleme alanına erişim sağlarmıştır. Etkileşimli ve yenilenebilir enerji açısından elektrik güvenliği için de giderek daha değerli hale gelmiştir.

Rusya-Ukrayna Savaşı, bugünün enerji sistemini jeopolitik şoklara karşı dayanıklılık açısından ciddi bir sınamaya tabi tutmuştur. Rusya’nın gaz tedarikini kesmesinin ardından fiyat artışları büyük etkiler doğurmuştur, ancak Rusya’nın gaz tedarikini politik kaldıraç olarak kullanma girişimi başarısız olmuştur. Rusya en büyük müşterisini kaybetmiş, güvenilir bir ihracatçı olarak itibarını zedelemiş ve tüketicilerin doğal gaza alternatifleri düşünmeleri için teşvikler yaratmıştır. Bu, küresel enerji krizi, doğal gaz talebinde ve Rus gaz ihracatında önemli bir aşağı yönlü revizyona yol açmıştır.

Ukrayna’nın işgalinden sonra Orta Doğu’daki gerilimler, petrol ve gaz arzının karşılaşmaya devam ettiği potansiyel riskleri vurgulamaktadır. Raporlar, özellikle Asya’da birçok gelişmekte olan piyasanın ve gelişmekte olan ekonomilerin petrol ve gaz ithalatında hem hacim hem de maliyet açısından önemli bir artış gördüğünü ortaya koymaktadır. Düşük güven düzeyinde bir dünya, bu kırılganlıkları sınırlama lehine yerel olarak mevcut kaynaklara yönelik teşvikler yaratacaktır. Bazı kısıtlamalarla temiz enerji için bazı fırsatlar yaratabilir.

Mevcut kaynaklar olduğunda, ithalatçı ülkeler aynı zamanda kırılganlıkları yönetmeye, yeni projelere yeşil ışık yakarak petrol ve gazın yerel üretimini önceliklendirmeye çalışabilir. Bu, marjinal olarak bazı destekler sağlayabilir, ancak ek üretimi hızlı bir şekilde teslim etmeyecek gibi görünmektedir. Tarihsel olarak, geleneksel bir projenin lisans almasından ilk üretime geçmesine ortalama olarak on yıldan fazla bir süre gerekmektedir. Dahası, böyle bir yaklaşım, küresel üretimi 1.5 °C eşiğinin ötesine itme riski taşır ve dünya küresel ısınmayı 1.5 °C’nin altında tutmak için harekete geçerse, yeni projelerin zarar etme olasılığını beraberinde getirir.

Yüksek jeopolitik gerilimlerin yaşandığı bir dünyada doğal gazın görünümü ek belirsizliklerle karşılaşacaktır. Bu belirsizlikler arasında LNG büyük bir alternatif olarak görünmektedir. 2030 yılının sonuna kadar yılda 250 milyar metreküp (bcm) kapasiteyle sıvılaştırma işlemlerine başlanması planlanmıştır. Bu da 2022 yılındaki küresel LNG arzının neredeyse yarısına denk gelmektedir. ABD ve Katar, ek LNG’nin %60’ını oluşturmakta ve Asya hedef pazarıdır: Sadece Çin, 2022 yılından bu yana ek 85 bcm gaz için anlaşmıştır. Gaz piyasaları son yıllarda giderek derinleşmiş ve likit hale gelmiştir. Bu durum yatırımcı güvenini desteklemiş ve şoklara yanıt verme yeteneğini artırmıştır. Bu trendin tersine dönmesi, opsiyonelliği ve güvenliği azaltacaktır.

Son bir dönemde aşırı oynaklık yaşayan fosil yakıt fiyatları, 2023 yılının ilk yarısında ılımlılaşmıştır, ancak piyasa dengeleri kırılgan kalmaya devam etmektedir. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC+) bünyesindeki ana üreticilerin üretimlerini kısmalarıyla birlikte, petrol fiyatları Eylül 2023 tarihinde varil başına 90 ABD Doları’nın üzerine çıkmıştır. 2022 yılında doğal gazın Avrupa’da düzenli olarak MBtu başına 50 ABD Doları’nın üzerinde işlem gördüğü olağanüstü fiyat artışlarını takiben, Avrupa fiyatları yaklaşık MBtu başına 10 ABD Doları civarına gerilemiş, ancak bu fiyatlar son on yılda görülenlere kıyasla hala yüksekti. Bir yıl önce aşırı yüksek fiyatların üzerine, kömür fiyatları tekrar ton başına 150 ABD Doları’nın altına düşmüştür.

Bu, kriz döneminin geride kaldığı ve enerji sektörünün önceden olduğu gibi aynı yola döndüğü anlamına mı gelmektedir? Ne yazık ki, ne bu önerme ne de enerji sektörünün eskiden olduğu yola döndüğü önermesi doğru gibi görünmemektedir. Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı ve Orta Doğu’daki istikrarsızlık, daha fazla kesinti ve karışıklık riskini artırmaktadır. Ve enerji yol haritası artık farklı görünmektedir. Makroekonomik koşullar daha zorlu hale gelmiş olsa bile dünya genelinde enerji geçişinin hızında büyük bir ivmenin işaretleri vardır.

2023 yılının ortasına gelindiğinde, Çin’deki talep toparlanması oldukça güçlü olmuştur. Ekonomik toparlanma yavaşlamasına rağmen Çin’in 2024 yılında küresel petrol talebinin büyük bir kısmını oluşturması beklenmektedir. Ve Rusya’nın üretimi ve ihracatı dünya çapında alıcılar bulmaya devam etmektedir, ancak gelirleri bir yıl öncesine göre önemli ölçüde düşük kalmıştır. Petrol talebindeki artış, özellikle havacılık yakıtlarındaki birkaç segment tarafından sürdürülmektedir. Zayıf talep ve fiyatlarla ilgili endişeler, Suudi Arabistan ve OPEC+ grubunun diğer üyelerinden bir dizi üretim kesintisine neden olmaya devam edebilir.[1]


[1] “World Energy Outlook 2023”, IEA, https://www.iea.org/reports/world-energy-outlook-2023, (Erişim Tarihi: 15.03.2024).

Ömer Faruk PEKGÖZ
Ömer Faruk PEKGÖZ
Gazi Üniversitesi-Enerji Sistemleri Mühendisliği

Benzer İçerikler