Analiz

Çin’in Avrupa’yla İşbirliği Arayışları

Çin hem siyasi hem de ticari kaygılar nedeniyle Rusya’ya yapılan ticari-ekonomik işlemlerde daha sıkı kontroller uygulamaktadır.
Küresel düzlemdeki değişimler ne olursa olsun Avrupa-Çin ilişkilerinde önümüzdeki süreçte itidal, sağduyu ve diyalog anlayışının hâkim olacağını söylemek mümkündür.
Pekin, Avrupa’nın ABD’nin etkisi altına girerek “riskten arındırma” ve “ikincil yaptırımlar” gibi kutuplaştırıcı hamleler yaptığını ileri sürmektedir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in 2024 yılının Mayıs ayı başında Fransa’yı ziyaret ederek mevkidaşı Emmanuel Macron’la bir araya geleceği açıklanmıştır.[1] Bu, Şi’nin pandemiden sonraki ilk Avrupa seyahati olacaktır. Son dönemde Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Çin’in Rusya’yla ekonomik ve askeri bağlantılarını sürdürmesi nedeniyle Pekin’e karşı ikincil yaptırımları sıkça gündeme getirmektedir. Hatta AB, şubat ayının ortalarında ilk kez Hindistan ve Çin’den şirketlere Rusya’yla işbirliği yaptıkları için yaptırım uygulamıştır.[2] Bu yüzden Çin, hem siyasi hem de ticari kaygılar nedeniyle Rusya’ya yapılan ticari-ekonomik işlemlerde daha sıkı kontroller uygulamaktadır.

Bu riskleri azaltmak için Çin, Avrupa’yla işbirliğini geliştirmek için çaba sarf etmektedir. Başka bir ifadeyle Pekin, Avrupa’yla ilişkilerde “yanlış anlaşılmaları” düzeltmek, transatlantik etkisini azaltmak ve mümkünse ortadan kaldırmak için büyük gayret sarf etmektedir. Şi’nin Paris ziyareti, diplomatik ilişkilerin 60. yıldönümüne tekabül etmektedir. Bu görüşmelerde özellikle Çin-Rusya ilişkilerinin muhtevası, Ukrayna’daki savaşın sona ermesi ve ABD’nin Avrupa üzerindeki etkisi gibi zorlu konuların gündeme gelmesi beklenmektedir.

Çin, Rusya’yla olan bağlarını sürdürmesi nedeniyle Avrupa’yla zedelenen ilişkileri yeniden rayına oturtmaya oldukça heveslidir. Bunun yanı sıra Çin, Ukrayna’daki savaşın sona ermesi ve İsviçre’de barış görüşmelerinin başlatılması için Avrupa ve Rusya arasında mekik diplomasisi yürütmektedir. Bu bağlamda Çin’in hem Avrupa’yı hem de Rusya’yı barış müzakereleri masasına oturtmak için arabulucu gibi hareket ettiğini ileri sürebiliriz.

Son aylarda Pekin, Avrupa’nın ABD’nin etkisi altına girerek “riskten arındırma” ve “ikincil yaptırımlar” gibi kutuplaştırıcı hamleler yaptığını ileri sürmektedir. Nitekim AB’nin Çin şirketlerini Rusya’yla bağları nedeniyle kara listeye alma hamleleri, ABD’nin Çin’e yönelik ticaret savaşındaki uygulamalarıyla oldukça benzerdir. Çinli telekomünikasyon şirketleri, hızla büyüyen bilişim sektörü ve devasa elektrikli araç endüstrisi, Avrupa’nın Çin’le yeni bir ticaret savaşına girmesine yol açmaktadır. Öte yandan Pekin, Avrupalı yatırımcıların Çin pazarında kalmasını sağlama konusunda son derece isteklidir. Washington’un uyarıları ve yönlendirmesiyle Avrupa, Çin’e karşı ticaret savaşı başlatmaya hazırlanırken; Pekin, böyle bir hamlenin getireceği riskler konusunda Avrupa’ya sürekli uyarıda bulunmaktadır.

Bu süreçte Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) yeni katılan İsveç’in Başbakanı Ulf Kristersson, yaptığı açıklamada, Trump destekçilerinin Ukrayna cephesinde Avrupa’ya yardım etmesi karşılığında Avrupa’nın ABD’ye Çin’e karşı da daha sertleşeceğini göstermesinin akıllıca olacağını söylemiştir.[3] Nitekim, Transatlantikçi kanadın ısrarla savunduğu husus şudur ki; “Avrupa ülkeleri, savunma harcamalarını artırmalı ve ABD’nin Çin’le ilgili güvenlik kaygılarını daha fazla dikkate almalıdır.” Bu husus, Kristersson tarafından şu sözlerle ifade edilmiştir:[4]   

“(Avrupa’nın alması gereken) dersin bir kısmı da Amerika’nın dünyanın diğer bölgelerindeki meşru güvenlik kaygılarına da dikkat etmektir. Eğer ABD’nin Avrupa’ya bağlı olmasını istiyorsak, ABD’nin başka kaygıları da olduğunun farkına varmalıyız.”

Avrupa’nın Çin’le ilgili politika değişikliğine gitmesinde ABD iç siyasetindeki son gelişmelerin de etkisi vardır. Nitekim Avrupa, Trump’ın potansiyel zaferi konusunda endişelidir. Bu durumda Avrupa’nın savunma alanında ve Ukrayna’ya destek konusunda yalnız kalma tehlikesi ortaya çıkmaktadır. Bu risk nedeniyle Avrupa, ABD’nin desteğini kazanabilmek adına Çin konusunda artık daha sert politikalara yönelme kararı almış olabilir.  

Diğer yandan Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşmada, Trump’ın göreve gelmesi halinde herhangi bir politika değişikliğine gitmeyeceklerini şu sözlerle aktarmıştır:[5]

“Dünya ne kadar değişirse değişsin, sorumlu büyük bir ülke olarak Çin, ana ilkelerini ve politikalarını tutarlı ve istikrarlı tutacak ve çalkantılı bir dünyada istikrar için sağlam bir güç olarak hizmet edecek. Çin ve Avrupa, jeopolitik ve ideolojik dikkat dağıtıcı unsurlardan uzak durmalı ve birlikte çalışmalı.”

Çin, küresel düzeyde yaşanan jeopolitik farklılıkların Avrupa’yla yakın işbirliğinin önüne geçmesini istememektedir. Avrupa ise Rusya konusunda yaşadığı görüş ayrılıklarının bir benzerini Çin meselesinde de yaşamaktadır. Burada dikkat çeken husus, Avrupa’nın en güçlü ülkelerini oluşturan Fransa, Almanya ve İngiltere’nin yaşamış olduğu görüş ayrılığıdır. Bu üç ülke hem Rusya hem Çin konusunda karmaşık görüşlere sahiptir.

Diğer Avrupa ülkeleri de Rusya ve Çin meselesinde hemfikir değildir. Artık Avrupa, Rusya ve Çin’le eş zamanlı olarak mücadele etmeyi hedeflemektedir.Bu, aslında dünyanın Batı ile Rusya-Çin arasında ikiye bölünmesi, yani kutuplaşma ve yeni bir Soğuk Savaş dönemi demektir. ABD-Çin rekabetinin derinleşmesiyle birlikte Avrupa devletleri, yakın gelecekte Çin’le “sistematik bir yüzleşmeye” hazırlanmaktadır.  

Avrupa Birliği (AB), Çin’i resmi olarak “stratejik bir ortak”, “ekonomik bir rakip” ve “sistemik bir rakip” olarak görmektedir.[6] Batılı demokrasileri temsil eden AB ve G7 gibi kurumlar, Çin’in ekonomik potansiyelinden faydalanmak istemekle birçok meselede Pekin’i eleştirmektedir. Bu bağlamda Batılı güçler Pekin’e karşı uyumlu bir duruş sergilemekte zorlanmaktadır. Konuyla ilgili AB Konseyi Başkanı Charles Michel, “Avrupa, Çin’e karşı saf olmaktan kaçınmak için çok açık bir irade gösterdi, ancak onunla sistematik bir çatışma mantığına da girmek istemedik” ifadelerini kullanmıştır.[7] Buradan hareketle, küresel düzlemdeki değişimler ne olursa olsun Avrupa-Çin ilişkilerinde önümüzdeki süreçte itidal, sağduyu ve diyalog anlayışının hâkim olacağını söylemek mümkündür.


[1] “China’s Xi Jinping To Visit France in Early May”, Politico, https://www.politico.eu/article/china-xi-jinping-visit-france-early-may-macron-paris/, (Erişim Tarihi: 20.03.2024).

[2] “EU Agrees New Sanctions on Russia, Blacklisting Companies in Mainland China for The First Time”, Euronews, https://www.euronews.com/my-europe/2024/02/21/eu-agrees-new-sanctions-on-russia-blacklisting-companies-in-mainland-china-for-the-first-t, (Erişim Tarihi: 20.03.2024).

[3] “Sweden: If You Want US To Help in Europe, Back Washington On China, Politico.eu”, Alliansfriheten, https://www.alliansfriheten.se/sweden-if-you-want-us-to-help-in-europe-back-washington-on-china-politico-eu/, (Erişim Tarihi: 20.03.2024).

[4] “Sweden’s PM: Europe Needs To Talk China, Defense Spending To Keep US Support On Ukraine”, Politico, https://www.politico.eu/article/sweden-prime-minister-ulf-kristersson-nato-europe-china-defense-spending-support-ukraine/, (Erişim Tarihi: 20.03.2024).  

[5] “Europe Is Nervous About A Potential Trump Win. China Sees An Opportunity”, CNN, https://edition.cnn.com/2024/02/19/asia/europe-is-nervous-about-a-potential-trump-win-china-sees-an-opportunity/index.html, (Erişim Tarihi: 20.03.2024).   

[6] “EU Not Seeking ‘Systematic Confrontation’ As Rival China Grows”, Al Jazeera, https://www.aljazeera.com/news/2022/10/22/eu-not-seeking-systematic-confrontation-as-rival-china-grows, (Erişim Tarihi: 20.03.2024).  

[7] Aynı yer.

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Benzer İçerikler